Yavuz Sultan Selim Ağlıyor Kitap Özeti

KİTABIN ADI:Yavuz Sultan Selim Ağlıyor
KİTABIN YAZARI:Feridun Fazıl TÜLBENTCİ
YAYIN EVİ VE ADRESİ:İnkılâp ve Aka Yayın Evleri Koll. Şti. İstanbul ,Ankara Caddesi No.95
BASIM SAYISI-YILI-YERİ:Dokuzuncu basım-1982-İstanbul

KİTABIN KONUSU:700 yıl , üç kıtada hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu’nun dokuzuncu padişahı olan Yavuz Sultan Selim’in tahta çıkışından ahirete intikaline kadar geçen olayları anlatmaktadır.
KİTABIN ÖZETİ:
…1505 yılında Şehzade Selim Trabzonda sancak beyi idi. Mayıs ayında İstanbul’dan eski arkadaşı Yakup ve iki kişi İstanbul’dan Ferhat Bey’in gönderdiği bir nameyi getirdiler. Namenin içeriği şöyle idi: yeniçeriler artık padişaha itiat etmiyor ,Vezirazam Hadım Ali Paşa Şehzade Ahmeti tahta çıkarmak için binbir türlü oyunlar yaptığı yazıyordu. Yeniçeri ocağı Selim’i sevdiği için özellikle selime karşı cephe almıştı. Bu arada Trabzon’dan Leonidas adında bir Rum İstanbul’a Selim aleyhine haberler iletiyordu. Bunu anlayan Selim Leonidas ve vezirazamın adamı Şahin Bey’i yakalatıp idama mahkum etti. Fakat Yakup’un önerisi üzerine bunları serbest bıraktı. Serbest bırakmasında Leonidas kızı Aspasiya’nında payı vardı. Aspasiya saraya gitmiş şehzadenin ayaklarına kapanıp babasını serbest bırakması için yalvarmıştı. Selim ,bu güzel kızı kıramamış üstelik yıldırım aşkı ile kıza vurulmuştu.

Bu arada sultan sohbet toplantıları yapıyor, hiç sefere çıkmıyordu. Bu durum yeniçeri ocağında huzursuzluk yaratıyodu.
Selimin oğlu Süleyman’da büyümüş , sancak beyliği yapacak yaşa gelmişti. Fakat Ali Paşa bunu istemediği için ,padişahı olumsuz yönde etkiliyordu. Padişahta Selim’i sinirlendirmek istemediği için Süleymanı Kefe’ye sancak beyliğine atadı. Süleyman Kefe’ye gidince oğlunu ziyaret maksadıyla Selim Kefe’ye gitti. Bu durum Osmanlıda başkaldırmaktı. Bunu öğrenen padişah, Selim’e Trabzon’a dönmesi için haber gönderdi. Fakat bunu Selim kabul etmedi. Durumu anlayan padişah olayı tatlıya bağlamak, kan akmasını istemediği için Selim’e Rumeli’de sancak beyliği önerdi. Rumeli başkente yakın olduğu için ve Selim’in her an ayaklanarak tahtı oturabileceğini düşünen Ali Paşa ve diğer şehzadeler, duruma hoş bakmıyorlardı. Selim adamlarından birkaçını Rumeli Beylerbeyi’ne göndererek yakında Rumeli’ye geleceğini ve kan akmasını istemediğini bildirdi.Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa duruma razı oldu.Selim Edirne’ye doğru yola çıkmıştı.Fakat Hasan Paşa, durumu Ali Paşa’ya bildirdi. Ali Paşa bir ordu hazırlattı. Padişah,kan akmasını istemediği için Selim’i,Rumeli’de Semendire’ye atadı. Fakat Selim Edirne’ye girme arzusuna kapılmıştı. Günlerce yürüyüşten sonra bunu başarmıştı. Buradan İstanbul’a dönmeye karar verdi. Her ne kadar lalası Selim’i bu düşüncesinden vazgeçirmeye çalışsa da bunu başaramadı. Selim, İstanbul yakınlarında, Çorlu’da padişahın ordusuyla karşılaştı. Padişahın ordusu daha güçlüydü. Sonuç da Selim’in aleyhineydi. Selim Kırım’a, kayınbabası Megli Giray’ın yanına gitmek zorunda kaldı.
Bu sırada Anadolu’da Şah İsmail’in desteklediği Şii çeteleri halkın huzurunu kaçırıyordu. Bu durumu çözüme kavuşturmak isteyen Anadolu Beylerbeyi, çeteler tarafından mağlup edildi.
Tüm bu olaylar olurken Selim’in İstanbul’a geleceğini duyan Aspasiya, Selim’i görebilmek için saatlerce sokakta beklemiş ve sonunda büyük bir aşkla sevdiği şehzadeyi görebilmişti.
Vezirazam Ali Paşa’nın İstanbul’a döner dönmez ilk işi Anadolu’daki ayaklanmayı bastırmak oldu.
Selim Kırım’da bulunduğu zaman, İstanbul’a adamlar göndermişti. Bunlar ,Yakup ve Osman başkası değildi. Görevleri ise, İstanbul’da şehzade taraftarlarını toplamaktı. Bu görevi başarıyla icra ediyorlardı. Saraydan, Sinan Paşa gibi yüksek rütbeli kişileri Selim taraftarı yapmışlardı. Görevlerini tamamlayan Yakup ve arkadaşları Selim’in yanına gittiler. Bu sırada Kefe’de bulunan Selim, haberleri sevinçle alıyordu. En çok sevindiği haber ise Aspasiya’nın hayatta olmasıydı. Selim’in artık sarayda da adamları vardı. Zaten yeniçeriler de Selim’in tahta çıkmasını istiyordu. Tüm bu olumlu gelişmeler üzerine Selim, İstnbul’a doğru yola çıktı. Selim’in İstanbul’a girişi, çok büyük bir ihtişamla karşılandı. Toplanan kalabalığa karşı hiç bir şey yapamayacağını anlayan Beyazıt, tahtı Selim’e devretti ve istirahata çekildi. Selim, hemen yönetici kadrosunu değiştirdi. Daha sonra büyük bir aşkla sevdiği Aspasiya’yı ziyaret ederek, aşkını alevlendirdi.
Selim tahta çıkar çıkmaz, Şehzade Ahmet tahta oturma planları yapamaya başlamıştı bile. Bunu öğrenen Şehzade Korkut da tahta geçmek için faaliyete geçti. Tahta oturan Selim’in, devletin geleceği için tahtı tehdit eden şehzadeleri ortadan kaldırması gerekiyordu. Bunun üzerine Selim, Şehzade Ahmet’in üzerine, bilgi toplatmak için, adamlarını yolladı. Selim av bahanesiyle Manisa’ya gitti. Bunu öğrenen Korkut Manisa’dan kaçarak bir mağaraya sığınmıştı. Fakat Korkut kısa sürede yakalandı ve padişah tarafından saraya davet edildi. Burada Korkut’un hayatına son verildi. Bu durum padişahı çok etkilemişti ve ağlamasına sebep olmuştu.
Selim Korkut’lan uğraşırken Ahmet büyük bir ordu toplamıştı. İki ordunun karşılaşması sonucu Selim galip gelmişti. Ahmet de esir düşmüştü. Padişah çok kan akmasına sebep olan Ahmet’I idam ettirdi.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi yeniçeriler arasında ayaklanmalar çıkaranlar tespit edildi. Bunlar da gereken cezalarını alıyorlardı.
Ülke içerisinde düzeni sağlayan Selim, doğuda Şah İsmail’i, devleti için büyük bir tehlike olarak görüyordu. Bu yüzden adamlarını, Tebriz’e, bilgi toplaması için gönderdi. Aynı zamanda da İstanbul’da sefer hazırlıkları başlatılmıştı. Tebriz’de işler yolunda gidiyordu, fakat İran, Osmanlı sınırlarına dayanmıştı. Yavuz , İran’a üzerine sefer düzenlemeye karar verdi. Tahtı Şehzade Süleyman’a bırakarak ordunun başında sefere çıktı. Çaldıran’da karşılaşan iki ordu da gayet güçlüydü. İlk başlarda üstünlüğü Şah İsmail ele geçirse de onun da üstesinden gelmesini bildiler. Böylece parlak bir zafer kazanan Selim, şehre büyük bir ihtişamla girdi. Zaferden hemen sonra, kışı geçirmek için saraya döndüler. Padişah boş durmuyor, orduyu yeniden kurmaya çalışıyordu. Bütün bunları yaparken bir yandan da büyük aşkı Aspasiya’yı ihmal etmemeye çalışıyordu.
Selim, büyük bir donanmanın hazırlanması için emir vermişti. Ordu 1516’da törenle İstanbul’dan ayrıldı ve seferin İran üzerine olduğu ilan edildi. Bu sıralarda Mısır Sultanı Kansu Gavri de Osmanlı aleyhine faaliyetlere başlamıştı. İki ordu Mercidabık Ovası’nda karşılaştı. 25 Ağustos 1516’da iki ordunun çarpışmaları başladı. Selim bu savaştan da parlak bir zaferle çıktı. Selim sefere devam etmek istiyordu fakat ,sarayın ileri gelenleri buna karşı çıkıyorlardı. Çünkü geçilmesi gereken bir çöl vardı. Üstüne üstlük ordunun yorgun olduğunu iddia ediyorlardı. Fakat Selim kararlıydı. Vazgeçmeyi hiç düşünmüyordu. Mısırlılar da Selim’in Tih Çölü’nü geçebileceğini zannetmiyordu. Selim kesin kararını vermişti ve 16 Ocak 1517’de Nil sahillerine ulaşıldı. Bir kaç gün istirahat ettikten sonra Ridaniye’ye geldi. İki ordu burda karşılaştı ve Selim yine muvaffak olmuştu. Kahire’de artık Osmanlı topraklarına katılmıştı. Fakat bu savaşta Selim çok sevdiği büyük yardımcısı Veziriazam Sinan Paşayı kaybetti. Bu olay Selim’I çok üzmüştü ve kendini tutamayıp ağlamıştı. Bir müddet fethettiği yerlerde düzeni sağlamak için ikamet eden Selim İstanbul’a döndü. Tüm olaylar sırasında çok sevdiği Aspasiya hasta yataklarına düşmüş, her geçen gün durumu ağırlaşmaktaydı. Selim’i sayıklayarak ahirete intikal etmişti. Bunu öğrenen Selim, saf bir aşkla sevdiği Aspasiya’nın ölümü karşısında gözyaşlarına engel olamamıştı. Doğuda sükuneti sağlayan Selim Avrupa’ya yönelmeye karar vermişti. İlk seferi Macaristan’a düzenleyecekti fakat iki omuz küreği arasında çıkan ham bir çıbanı sıkıştırması sonucu çok ağır hastalanmış ve artık ayağa kalkacak hali kalmamıştı. Her geçen gün durumu ağırlaşıyordu.Eylül 1520’de bir cihangir yıkıldı.

ANA FİKİR:Hayatını devlet işlerine için adayan ve devletin sağlıklı bir şekilde yönetilmesi için kardeş katlini dahi yasal gören , herşeyi devleti ve milleti için yapan bir milletin torunları olarak bir an evvel özümüze dönüp , tek bir yumruk olarak dünyaya gerçek gücümüzü göstermeliyiz.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
YAVUZ SULTAN SELİM:İyi eğitim almış ve özellikle askerî alanda olduca bilgili olan Yavuz , çok sert ve sinirli birisi olması yanında , bir karıncayı incitemeyecek kadar ince ruhlu bir kişiliğe sahipti.
ASPASİYA:Bir Rum kızı olan Aspasiya, Yavuz’u ilk gördüğü andan itibaren büyük ve saf bir sevgiyle bağlanmış, ölünceye kadar da bu aşka sadık kalmıştır.Aynı zaman da çok güzeldir.
SİNAN PAŞA: Selim’in vezirazamı. Çok bilgili olan Sinan Paşa aynı zamanda deneyimli bir kişi olması ve her zaman Selim’e doğru karırı vermesinde yardımcı olmuştur.
Padişah: Yavuz’un babası ikinci Beyazıt’tır. Şiire ve edebiyata önem veren ,savaşmayı sevmemekte ve bu yüzden yeniçeriler tarafından sevilmemektedir.
Vezirazm Ali Paşa:Beyazıt’ın vezirazamlığını yapan ve Beyazıt’ın iyi tavırlarını kötüye kullanan, Şehzade Ahmet’e tahta çıkması için yardım etmektedir. Fakat ,Selim hayatına son verdi.
KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER: Kitabın dili biraz ağır olsada, atalarımızı anlatığı için elinize aldığınız andan itibaren büyük bir zevle okuyabileceğiniz bir kitap.Olaylar oldukca akıcı bir dille anlatılmakta.

(Toplam: 20, Bugün: 1 )

Leave a reply:

Site Footer